3

Unutulmayan Hocalı

UNUTULMAYAN HOCALI SOYKIRIMI…

Giriş

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) döneminde Azerbaycan’a bağlı özerk bir bölge olan Dağlık Karabağ, 1991 yılında SSCB’nin dağılması akabinde uluslararası bir krizin konusu oldu. 19. yüzyıldan itibaren Rusya’nın Kafkasya politikası çerçevesinde Ermeni nüfusun yerleştirildiği Dağlık Karabağ, bu dönemden itibaren Ermenistan’ın gündemine girdi. Ermenistan’ın SSCB döneminde hukuken Azerbaycan’a ait olan bölgede hak iddia etmesi sonucu da Karabağ Savaşı başladı. Savaş sırasında 366. Rus Motorize Alayı tarafından desteklenen Ermeni birlikleri, 26 Şubat 1992 günü abluka altında tuttukları Hocalı kasabasına girerek resmi rakamlara göre 613 kişinin (gayriresmi rakamlarla1.300 kişinin) hunharca öldürüldüğü, 1.275 kişinin esir alındığı, 25 çocuğun hem öksüz hem yetim, 130 çocuğun da öksüz veya yetim kaldığı bir katliam gerçekleştirdi. Hocalı Katliamı’nın üzerinden yıllar geçmesine rağmen Azerbaycan’a ait olan Dağlık Karabağ ve çevre rayonları -Azerbaycan topraklarının beşte biri- hâlen Ermenistan işgali altında. Hocalı Katliamı’nın sorumluları bugüne kadar herhangi bir cezai sürece tabi tutulmuş değil ve işgal edilen topraklardan kaçan 1 milyon Azerbaycan Türkü kardeşimiz, “göçgün” statüsünde yaşam mücadelesi veriyor; katliam sırasında esir alınan 150 Azerbaycan Türkü’nün akıbeti ise hâlâ belli değil.

Tarihî Arka Plan

Dağlık Karabağ Sorununun Ortaya Çıkışı

SSCB döneminde hukuken Azerbaycan’a tabii özerk bir bölge olan Dağlık Karabağ; Azerbaycan, Ermenistan ve İran’ı kontrol edebilecek bir konumda olan Kafkasya’nın en stratejik noktalarından birinde bulunmaktadır. Sovyet döneminde Karabağ’ın demografik yapısı Rusya tarafından şekillendirilmeye çalışılmıştır. Müslüman nüfusun Kafkasya’dan sürülmesi ve yerlerine Hristiyan nüfusun yerleştirilmesi, Rusya’nın Kafkas politikasının bir parçası olarak gerçekleşmiştir. 1826 yılında Karabağ Hanlığı’nı işgal eden Rusya, bölgede Ermeni nüfusun arttırılmasını teşvik etmiş; bu amaca matuf olarak İran ve Anadolu’da yaşayan Ermenileri bölgeye yerleştirmiştir. 20. yüzyılda da aynı politikasını devam ettiren Rusya, Ermenilerin bölgede iskân edilmesini teşvik ederken Azerbaycan Türklerini bölgeden göç ettirmeye yönelik bir politika izlemiştir. “Ermenistan, SSCB’den kolektif çiftlik sahibi ve diğer Azerbaycanlı nüfusun Azerbaycan SSCB’nin Kür-Aras ovasına göç ettirilmesi” hakkındaki kararname, 1947 Aralık ayında SSCB Bakanlar Şurası tarafından kabul edilmiştir. Kararname, Azerilerin yurtlarından çıkarılarak yerlerine Ermenilerin yerleştirilmesini amaçlamaktadır. 1960 yılından itibaren ise Ermeniler Karabağ ve Nahçıvan üzerinde toprak iddiasında bulunmaya başlamıştır.

1980’li yılların ikinci yarısında -Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecine girdiği dönemde- Ermeniler, Gorbaçov’un “perestroika” (yeniden yapılanma) ve “glasnost” (açıklık) politikalarını da fırsat bilerek Dağlık Karabağ bölgesinde hak iddia etmeye başlamıştır. Gorbaçov yönetimindeki perestroyka dönemi, her hareketin veya reformun beklenmedik sonuçlara yol açabileceği bir kumarhane melbet az oyununa benzetilebilir. Bazı oyuncuların kazanıp diğerlerinin kaybettiği bir oyun gibi, dönemin siyaseti ve ekonomisi, dönemin genel istikrarsızlığını ve risklerini yansıtan zaferler ve yenilgiler gördü.

Gorbaçov’un ekonomi başdanışmanı Aganbekyan’ın 1987 yılının Kasım ayında “Dağlık Karabağ Ermenilerindir ve bu topraklar Ermenistan’a ilhak edilmelidir.” şeklindeki açıklaması akabinde, bölgede yaşayan Ermeniler Ermenistan’a bağlanma adına gösterilerde bulunmaya ve Azerilere yönelik şiddet eylemlerine başvurmaya başlamıştır.

Rusya’nın Kafkasya politikası sonucu Dağlık Karabağ’da Ermeni nüfus çoğunluk durumuna geçmiş, SSCB’nin dağılma sürecine girdiği 80’li yılların ikinci yarısından itibaren Ermenistan’ın bölgede hak iddia etmesi de Dağlık Karabağ Sorunu’nu doğurmuştur. SSCB’nin dağılmasının ardından Ermenistan ve Azerbaycan’ın bağımsızlıklarını ilan ettiği 1991 yılında, Dağlık Karabağ’daki Ermenilerin Dağlık Karabağ Cumhuriyeti’ni ilan etmesiyle iki devlet arasındaki gerilim savaşa dönüşmüştür. Savaş süresince Rusya’nın da desteğini alan Ermenistan, Karabağ bölgesine Ermeni nüfusu yerleştirme ve Azerbaycanlıları bölgeden sürmeye yönelik bir politika izlemiştir. “Denizden Denize Ermenistan” projesi ile Hazar’dan Karadeniz’e büyük Ermenistan’ı kurma hayali, SSCB’nin dağılması akabinde Ermenistan’ın ilk cumhurbaşkanı Levon Ter-Petrosyan tarafından gündeme getirilmiştir. Ter-Petrosyan, bu projeyi hayata geçirme adına Ermenistan’da yaşayan Azerbaycan Türklerinin sürgününe ve Azerbaycan Cumhuriyeti’ne bağlı özerk bölge durumundaki Dağlık Karabağ’ın fiilî işgaline imza atmıştır. 1991 yılında başlayan Karabağ Savaşı, Azerbaycan ve Ermenistan arasında 1994’te ilan edilen ateşkes ile sona ermiştir. Ancak Azerbaycan topraklarının beşte birini işgal eden Ermenistan, bu topraklardan çekilmemiştir. Hukuken Azerbaycan toprağı olan Dağlık Karabağ hâlen Ermenistan işgali altındadır. Savaş süresince 20.000 kişi ölmüş, 50.000 kişi yaralanmış, 1 milyon kişi de yurtlarından göç etmek durumunda kalmıştır.

Hocalı Soykırımı

Dağlık Karabağ bölgesinde önemli bir yerleşim merkezi olan Hocalı; Ağdam, Şuşa, Hankendi, Askeran yolları üzerinde, stratejik bir konuma sahiptir. Karabağ’ı Ermenistan’a bağlayan yol da Hocalı’dan geçmektedir. Bölgenin tek havalimanı için üs konumunda olan Hocalı, Karabağ Savaşı süresince Ermeni güçleri için askerî bir hedef konumunda olmuştur. Zira, Hocalı’nın ele geçirilmesi durumunda Askeran ve Hankendi arasındaki yol açılarak Şuşa dışındaki bütün Dağlık Karabağ’ın Ermenilerin kontrolü altına alınması söz konusu olacaktır.

Ermeniler 1987 yılından itibaren Dağlık Karabağ bölgesine saldırılarını yoğunlaştırmıştır. Hedef, Azerbaycan Türklerini Dağlık Karabağ bölgesinden çıkarmaktır. Azerbaycan Türkleri otobüs baskınları, yol kesme vb. şiddet eylemlerine maruz kalmışlardır. 1990 yılı başlarında yaklaşık 186.000 Azerbaycan Türkü, Ermenistan’dan Azerbaycan’a gitmeye zorlanmış; 1991 yılının Ekim ayında bir Azerbaycan köyü Ermenilerin eline geçmiştir. 1991 yılının Aralık ayına gelindiğinde Hocalı ilçesi Ermeni ablukası altına alınmıştır. Ekim ayından itibaren bölgeye kara yolu ulaşımı kapanmış, ulaşım sadece helikopterlerle yapılabilmiştir. Kasım ayında Hocalı’da bir helikopterin Ermeniler tarafından vurulması sonucu, içerisinde Azerbaycan devlet yetkilileri, Rus ve Kazak gözlemcilerin bulunduğu 20 kişi hayatını kaybetmiştir. Bu olaydan sonra bölgenin hava yolu ulaşımı da kapanmış, gaz ve elektrik bağlantısı kesilmiş ve bölge tamamen Ermeni ablukası altına girmiştir.

3.000 Azerbaycan Türkü nüfusun yanı sıra Ahıska Türklerinin de yaşadığı Hocalı kasabası, 1992 yılında 25 Şubat’ı 26’ya bağlayan gece, Ermenistan silahlı kuvvetleri ve 366. Rus Motorize Alayı’nın gerçekleştirdiği bir katliama maruz kalmıştır. Katliamın yaşandığı tarihte Hocalı, Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri’nin koruması altında değildir; savunmasız bir durumda, elinde hafif silahlar olan yaklaşık 150 kişi tarafından korunmaktadır. Zira Gorbaçov’un Temmuz 1990’da çıkardığı bir kanun ile Sovyetler Birliği’nin bütün bölgelerinde av silahları da dâhil olmak üzere tüm silahlar toplatılmıştır. Karabağ Ermenilerinin lideri Ter-Petrosyan ise Moskova’nın “anlayış göstermesini umarak” bu hükme uymamıştır. Bölgedeki Türkler silahsızlandırılırken Ermenilerin elindeki silahlar olduğu gibi korunmuştur.

Tamamen savunmasız durumda olan kente üç istikamet üzerinden giren Rus destekli Ermeni askerleri, sivil insanları vahşice katletmiştir. Hankendi tarafından 366. Alay askerleri, arkada Rus-Ermeni silahlı birlikleri, Askeran istikametinde ise 1.000’den fazla silahlı kişiden oluşan Ermeni çetesi harekete geçmiştir. 366. Alay’ın tanklarının desteği ile şehre giren Ermeniler, topçu ateşiyle şehirdeki karargâhları ve askerî hedefleri vurmuştur. Rus Motorize Alayı’nın düzenlediği saldırı sonucu Hocalı havaalanı kullanılamaz hâle gelmiştir. Hocalı’dan kaçmak için Ağdam istikametine ilerleyen halkın bir kısmı, yol üzerinde karşılarına çıkan Ermeni güçleri tarafından esir alınmış, bir kısmı da katledilmiştir. Katliamda insanların kafa derileri yüzülmüş, kol ve bacakları testere ve hızarlarla kesilmiş, kafaları vücutlarından koparılmış, hamile kadınların karınları kesilmiş, insanlar diri diri yakılmıştır.

Resmî rakamlara göre saldırıda 106’sı kadın, 63’ü çocuk, 70’i yaşlı toplam 613 kişi katledilmiş; 76’sı çocuk 487 kişi ağır yaralanmış, işkenceye maruz kalan 1.275 kişi esir alınmıştır. Esir alınanlardan 150 Azerbaycan Türkü hâlen kayıptır. Gayriresmî rakamlara göre ise katledilen Azeri sayısı 1.300, yaralı sayısı ise 1.000’in üzerindedir. Katliam nedeniyle 25 çocuk hem öksüz hem yetim, 130 çocuk da öksüz veya yetim kalmıştır.

Hocalı Katliamı Karabağ Savaşı’nın yaşandığı bölgelerde büyük yankı uyandırmış ve Azerbaycanlı halk kısa sürede Karabağ ve çevresindeki bölgeleri boşaltmıştır. Hocalı’yı ele geçiren Ermeni birlikleri, akabinde Azerbaycan’ın Kubatlı, Zengilan, Cebrail, Füzuli ve Ağdam vilayetlerini de ele geçirmiştir. 1 milyon Azerbaycan Türkü işgal edilen topraklardan göç etmek durumunda kalmıştır. Üzerinden 25 yıl geçmesine rağmen bu topraklar hâlen işgal altındadır. Bugün 1 milyon Azerbaycan Türkü göçkün, işgal edilen topraklardaki evlerine geri dönmeyi beklemektedir.

Uluslararası Hukuk Açısından Hocalı

Birleşmiş Milletler (BM)’in 1948 tarihli “Soykırım Suçunun Önlenmesine ve Cezalandırılmasına İlişkin Sözleşme”sine göre; ulusal, etnik, ırksal ve dinsel bir grubun bütününün veya bir bölümünün yok edilmesi niyetiyle grubun üyelerinin öldürülmesi; grubun üyelerine ciddi bedensel veya zihinsel hasar verilmesi; grubun yaşam koşullarının -bunun grubun bütününe veya bir kısmına getireceği fiziksel yıkım hesaplanarak- kasti olarak bozulması; grup içinde doğumları engelleyecek yöntemlerin uygulanması; çocukların zorla bir gruptan alınıp bir diğerine verilmesi, soykırımdır.”

Bu tariften hareketle, 1992 yılında Hocalı’da Ermeniler tarafından Azerbaycan halkına karşı yapılan katliam da soykırım bağlamında değerlendirilmelidir.Ayrıca, saldırılar sırasında başvurulan yöntem ve muameleler bakımından Hocalı Soykırımı , “insanlığa karşı işlenen suçlar” kapsamına da girmektedir. “Kasten öldürme, kasten yaralama, işkence, eziyet veya köleleştirme, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, bilimsel deneylere tabi tutma, cinsel saldırıda bulunma, çocukların cinsel istismarı, zorla hamile bırakma, zorla fuhşa sevk etme fiillerinin; siyasi, felsefî, ırkî veya dinî saiklerle toplumun bir kesimine karşı bir plan doğrultusunda sistemli olarak işlenmesi”ni içeren insanlığa karşı suç eylemlerinin tamamı Hocalı’da vuku bulmuştur.

Hocalı Soykırımında, saldırı suçu ve barışa karşı suçlar açısından da uluslararası hukuk ilkeleri ihlal edilmiştir. Bu katliam, 1948 BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin insanların dil, din, ırk, milliyet mensubiyeti sebebiyle temel hak ve özgürlüklerinden mahrum bırakılmaması, can ve mal dokunulmazlığının sağlanması, insanlık dışı aşağılayıcı muameleye maruz kalmaması vb. hükümlerini de ihlal etmiştir. Yaşam hakkı, yaralı ve hasta hakları, sivil halkın hakları, esir hakları, mülkiyet hakları gibi uluslararası sözleşmelere konu olan bütün haklar, Hocalı’da ihlal edilmiştir. Ermenistan, taraf olmasına rağmen, tüm bu uluslararası sözleşmeleri görmezden gelmiştir.

Uluslararası Toplum ve Hocalı Katliamı

Uluslararası toplum tarafından kabul edilen sözleşme ve ilkeler açık bir şekilde ihlal edilmiş olmasına rağmen geçen bunca yıla rağmen Hocalı Soykırımı’na gereken tepki gösterilmemiş ve suçlular cezalandırılmamıştır. Uluslararası toplum yapılan katliamdan dolayı Ermenistan’a bir yaptırım uygulamazken katliamda bizzat rolü olan Robert Koçaryan ve Serj Sarkisyan, sırayla Ermenistan’da cumhurbaşkanlığı görevlerine gelmiştir. Sarkisyan hâlen cumhurbaşkanlığı görevini yürütmektedir.

Türkiye, Ermenilerin Mayıs 1992’de Nahçıvan’a saldırmaları akabinde 1921 Kars Antlaşması çerçevesinde askerî müdahalede bulunabileceğini açıklamıştır. Amerikan yönetimi, “Bağımsızlıkları Destekleme Akti” bağlamında Karabağ çatışmasında Azerbaycan’ı saldırgan ve durdurulması gereken taraf ilan etmiş ve Azerbaycan’a ambargo uygulamıştır. İsrail, Güney Kore, Kanada gibi 17 ülke de bu ambargoya katılmıştır. Azerbaycan’a ambargo uygulanırken Ermenistan kişi başına düşen ABD yardımlarında İsrail’den sonra ikinci sıraya yükselmiştir.

Uluslararası toplum ancak 1993 Mart ayında, Ermeniler nüfusu 60.000’den fazla olan Kelbecer’e saldırdığında, harekete geçmiştir. BM Güvenlik Konseyi, 822 sayılı karar ile Ermenilerin işgal ettikleri topraklardan çekilmesini istemiştir. BM’nin çağrısı sonuçsuz kalınca Türkiye ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) bünyesinde çalışmalar başlatılmıştır. Fransa, Rusya ve ABD eş başkanlığında, AGİT bünyesinde Karabağ sorununun çözümü için oluşturulan Minsk Grubu görüşmeleri 2011 yılında kilitlenmiştir.

Ermenilerin Hocalı Soykırımı; Azerbaycan, Meksika, Pakistan, Kolombiya, Çek Cumhuriyeti, Bosna-Hersek, Peru ve kurum olarak İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) tarafından SOYKIRIM olarak tanınıştır. İİT Gençlik Forumu’nun 8 Mayıs 2008’de başlattığı “Hocalı için Adalet” başlıklı uluslararası kampanya, uluslararası kamuoyunu harekete geçirmeye matuf muhtelif faaliyetlerle devam etmektedir.

İnsan Hakları İzleme Örgütü, Hocalı Soykırımını Karabağ Savaşı içerisinde yapılan en büyük katliam olarak nitelendirmiştir. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin 31 üyesi 2001 yılında, “Tüm Hocalıları öldürdüler ve tüm şehri harap ettiler” ifadesinin yer aldığı ve Ermenistan tarafından Azerbaycan Halkına karşı işlenenlerin soykırım olarak tanınmaya adım atılması gerektiğini bildiren 324 no.lu bildiriyi imzalamıştır.

Sonuç

Rus askerî güçleri tarafından desteklenen Ermeni birlikleri, 26 Şubat 1992’de Dağlık Karabağ’ın Hocalı kasabasında bir soykırım gerçekleştirmiştir. Gerçekleşen katliam; uluslararası hukukun soykırım suçu, insanlığa karşı suçlar, saldırı suçu ve barışa karşı suçlar gibi muhtelif kurallarını çiğnemiştir.

Hocalı Katliamı akabinde Azerbaycan topraklarının beşte birini işgal eden Ermenistan’ın işgali hâlen sürmektedir. Ermeni işgali sebebiyle yurtlarını terk etmek durumunda kalan bir milyon Azeri evlerine dönecekleri günü beklemektedir. Üzerinden 25 yıl geçmesine rağmen Hocalı Katliamı’nda esir alınan 1.275 kişiden 150’si hâlen kayıptır.

Hocalı Soykırımı’nın sorumlularına henüz herhangi bir cezai yaptırım uygulanmamış, Hocalı Katliamı uluslararası düzeyde soykırım olarak tanınmamıştır. Hocalı Soykırımı sorumlularından Serj Sarkisyan’ın hâlihazırda Ermenistan cumhurbaşkanlığı görevini sürdürmesi ise manidardır. Hocalı Katliamı, uluslararası yargı organlarına taşınmalı; uluslararası toplumun Uluslararası Ceza Mahkemesi, Savaş Suçları Mahkemesi, İnsan Hakları Mahkemesi gibi unsurları kullanılmalıdır. İnsanlık vicdanının da katledildiği Hocalı Soykırımı’nın sorumluları, yaptıklarının hesabını tüm uluslararası toplum önünde vermelidir.